2009 Dünya Astronomi Yılı’na gireli 4 ay oldu. Birkaç gün içinde de baharın son ayına gireceğiz. Buna rağmen, ülkemizde bu alanda pek bir kıpırdanma yok açıkçası. Şimdiye dek gerçekleştirilen etkinlikler ise, gece gözlemleri, konferanslar gibi olağan etkinliklerin ötesine geçemiyor. Geniş kitleleri gökbilimi ile buluşturmak isteniyorsa, daha farklı ve ilgi çekici etkinliklerin tasarlanması gerektiğini düşünüyorum. Bunun içinde gerçekleştirilen etkinliklerin sadece gökbilim temalı değil de, daha kapsayıcı olan kültür-sanat ve eğlence-tatil etkinlikleri içine dahil edilerek planlanması yerinde olacaktır.
Yazar: Ozan Kanbertay
Yeni bir yazı dizisi ile karşınızdayız: “Uzaydaki Dev Gözler”. Dünya’mızın yörüngesinde dolanan uzay teleskopları evreni gözleyen, kökenimize dair sorularımıza cevaplar arayan teknoloji harikası devasa birer gözdür. İlk uzay teleskobundan, yakın zamanda fırlatılan gezegen avcısı Kepler’e, hepimizin bildiği Hubble’dan 2013’te fırlatılacak olan James Webb’e kadar pek çok uzay teleskobunu ayrıntılı olarak inceleyeceğiz. Fakat; bunlara geçmeden önce dilerseniz, uzay teleskopları neden var, avantajları-dezavantajları nelerdir, maliyetleri ne kadardır gibi temel sorulara yanıt bulmaya çalışalım.
400 yıl önce Galileo’nun yaptığı devrim niteliğindeki gözlemleri siz de yapmak istemez miydiniz? Hem de Galileo’nunkinden çok daha kaliteli bir teleskopla ve de sadece 15 dolara… O zaman siz de bir tane “Galileoskop” edinmelisiniz.
Hatırlarsanız, geçen hafta Satürn’ün halkalarına doğru hayali bir yolculuk gerçekleştirmiştik. Bu hafta da hayal dünyasında dolaşmaya devam edelim. Ama bu sefer, başka bir mekâna değil de başka bir zaman yolculuk yapalım. Mesela bundan 20 yıl sonraya, 2029 yılına.
Yakın gelecekte hayata geçmesi planlanan “dev teleskop” projelerinden bahseden yazımızı okuyan okurlarımız “Dev Macellan Teleskobu”nu hatırlayacaklardır. 7 adet 8.4 metre çaplı dairesel aynadan meydana gelecek dev teleskobun inşası ve işletmesi için 3 farklı kıtadan 9 araştırma kurumu geçtiğimiz günlerde anlaşma imzaladı.
Henüz gökyüzünü ışıklarımızla kirletmediğimiz zamanlarda, gökcisimlerinin insanların yaşamlarında önemli bir yeri vardı. Günümüzdeki büyük şehirlerdeki gibi üç-beş yıldızdan ibaret değildi gece göğü o devirlerde. Sayısız yıldız süslüyordu gök küreyi. Kimine ilham; kimine de huzur kaynağı oluyordu o ihtişamlı gökyüzü.
Kara delikler… İnsanın hayal gücünü zorlayan gökcisimleri… Varlıkları uzun süre tartışma konusu oldu. Son gözlemlerden elde edilen verilerle birlikte, artık bu gökcisimlerin varlığından şüphe edenlerin sayısı hızla azalıyor.
2.5 seneden beri Ankara’da yaşıyorum. İlk kez bu kış adam akıllı kar yağdı. İzmir’de doğup büyümüş benim gibi bir insan için, kar yağışı her zaman ilginç ve değerli bir olay olmuştur. Karın üzerinde yürümek, kar topu oynamak, doğanın beyazlar içindeki güzelliğini seyretmek bile başlı başlına bir eğlencedir bizim için.
Güneş’imiz… Yeryüzündeki hayatın yegane kaynağı ve destekçisi. Bizi her gün bıkmadan usanmadan ısıtan yıldızımız, 5 milyar yıldan beri istikrarlı bir şekilde Dünya’daki yaşamı sürdürme görevini yerine getirmesine rağmen, aslında kendisi hiç de sakin ve istikrarlı bir yıldız değildir.
UzayveAstronomi.com olarak, 2009 Dünya Astronomi Yılı’na özel yeni bir yazı dizisi ile karşınızdayız: “52 Göksel Gerçek” Bir çocuk bize, evren ne kadar büyük diye bir soru sorsa, herhalde vereceğimiz yanıt “çok büyük” olacaktır. Yanıtın ardından karşılık gecikmeyecektir: “Ama ne kadar büyük?” Bu sorudan sonra genelde tıkanıp kalırız. İşte bu yazı dizisinde; bildiğimiz tanıdığımız kavramlardan, nesnelerden, büyüklüklerden yararlanarak, evrenin o muazzam ve ihtişamlı yapısını birlikte hayal etmeye çalışacağız. Aslında hayal etmekten öte, art arda yazılan sıfırları, gerçek evimiz olan evreni daha iyi tanımak ve kendi yerimizi daha iyi görmek için anlamlı birer araç haline getireceğiz. Yani, sayıları matematiğin soyut dünyasından çıkarıp,…