İstanbul’un içinde ama ondan sanki kilometrelerce uzakta, Boğaz’a bakan yemyeşil bir yerleşke içerisinde, gözlem kubbesi bulutlara doğru uzanan Kandilli Rasathanesi Astronomi Laboratuarı’nı UzayveAstronomi.com olarak ziyaret ettik ve çalışmaları hakkında değerli hocamız Prof. Dr. Atila Özgüç’den bilgiler aldık.
Kandilli Rasathanesi
Türkiye’de astronominin serüvenine çeşitli zamanlarda tanıklık etmiş bir kurum Kandilli Rasathanesi. Osmanlı döneminde bilinen ilk astronomi çalışmaları Fatih Sultan Mehmet zamanında İstanbul ‘a davet edilen Ali Kuşçu’nun Ayasofya Medresesi’nin başına getirilmesiyle başlar. Ali Kuşçu, Uluğ Bey’in Semerkant’taki kütüphanesinin önemli bir kısmını İstanbul’a taşıyarak Osmanlı’nın astronomi alanında ilerlemesini sağlar. 16. yüzyıl’da öğrenimini Mısır’da yapmış, Türk asıllı olduğu sanılan astronomi bilgini Takiyeddin bin Muhammed bin El-Maruf, Sultan III. Murad’ın baş müneccimliğine getirilir. Astronomun hayalinde bir rasathane kurmak vardır. Bunun için, sultan üzerinde büyük etkisi olan tarihçi Saadeddin Efendi’ye, ‘kâğıt üzerinde hesaplar yapmak yerine, gözlem için bir rasathane kurulması’ gerektiğini vurgulayan bir mektup yazar. Saadeddin Efendi, konunun önemini kavrayarak sultandan rasathane kurulması için izin alır. Ve 1575 yılında, rasathane Tophane’de faaliyete hazırdır. Bu tarihten itibaren çalışmalar yürüten rasathane 1577 yılında korku yaratan bir kuyruklu yıldız geçişi ve ardından birçok insanın öldüğü veba salgınının bu kuyruklu yıldızın uğursuzluğuna bağlanması nedeniyle padişahın Kılıç Ali Paşa’ya verdiği emirle topa tutulmuştur. Her ne kadar bu anlatılanların, özellikle topa tutma kısmının, uydurma olduğu söylense de artık 19.yy’ın ortalarına kadar Osmanlı’da rasat (gözlem) çalışmalarının kapısına kilit vurulmuştur.
Takiyyedin Maruf’u gözlem yaparken gösteren bir minyatur.
1868 yılında Rasathane-i Amire adıyla İstanbul’da tekrar kurulan rasathane, faaliyetlerine imparatorluk içinde kendisine bağlı meteoroloji istasyonlarından telgraf ile ulaşan gözlem sonuçlarının değerlendirilmesine dayanan hava tahminleriyle başlamıştır. İlk merkezi o dönemde Pera tepesi olarak anılan bugünkü Tünel civarında olup, ilk müdürü 1863 yılında Osmanlı imparatorluğu telgraf şebekesini yenilemek amacıyla Fransa’dan getirilmiş “Kumbari Efendi” adıyla tanınan Aristidi Coumbary’dir. Salih Zeki Bey’in müdürlüğünden sonra Rasathane Maçka’daki Topçu Okulu’nun karşısındaki telgrafhaneye taşınmıştır. Bu binada E.Lecoin tarafından kurulmuş sismograflar mevcuttur. Rasat-hane-i Amire ve tüm kayıtlar 31 Mart 1909 olayında yok edilmiştir. 21 Haziran 1910 tarihin-de, anılan kurumun devamı niteliğinde bir rasathaneyi (Kandilli Rasathanesi) kurmak üzere Fatin Gökmen görevlendirilmiştir. Fatin Gökmen yaptığı incelemeler sonucu rasathane kurulmasına en uygun yer olarak bugün rasathanenin yer aldığı İcadiye tepesini seçmiştir. Fransız Meteoroloji Birliğinin başkanı Prof. Dr. Angot ile kurulan işbirliği ile 1 Temmuz 1911 tarihinden itibaren sürekli ve sistematik meteoroloji gözlemlerine başlanmıştır.
Astronomi birimi kurulması kararlaştırıldıktan sonra, Karl Zeiss firmasından 1918 yılında sipariş edilen 20 cm açıklığa sahip dürbün 1925 yılında gelmiş ve gerekli bina hazırlıkları yapıldıktan sonra 1946 yılında ilk çalışmalar başlamıştır. Binanın yapıldığı dönemlerde Rasathane’nin konumuyla ilgili olarak etrafındaki ışık kirliliğinin artması sebebiyle Güneş gözlemi yapmanın daha uygun olacağı düşünülmüş ve o tarihten beri Kandilli Rasathanesi Astronomi Laboratuarı yaptığı Güneş gözlemlerini uluslararası veri merkezleri ile paylaşılmakta ve NOAA veri merkezi bültenlerinde yayınlanmaktadır.
1925’te labaratuara gelen Karl Zeiss dürbün (Büyük dürbün 307 cm odak uzaklıklı 20 cm objektik açıklık; üstteki küçük dürbün ise 147 cm odaklı 16 cm açıklıklı)
Astronomi Laboratuarı başkanı Atila Özgüç, Kandilli’de Dünya’nın iyonosfer tabakası, Güneş’in fotosfer ve kromosfer gözlemlerinin yapıldığını belirtiyor.
Güneş lekelerinin sayımı ve tutulan Güneş patlama indeksi (Solar Flare Index) ile bu aktivitelerin Dünya atmosferinin iyonosfer katmanını nasıl etkilediği güncel olarak takip ediliyor. Güneş lekeleri, Güneş yüzeyi üzerinde yoğunlaşan manyetik alanlardır. Siyah bölgeler olarak görülen bu lekeler günler, haftalar boyunca gözlendikten sonra yok olurlar. Güneş’in 11 yıllık çevrimlerinde (300 yıldır Güneş lekelerinin düzenli olarak artıp azaldığı ortalama süre) en aktif dönemlerinde sayıca çoğalan lekeler, oluştukları bölgelerde sıcaklığı 6000°C den 4200°C ye kadar düşürürler, bu nedenle lekenin bulunduğu alan çevresine göre daha koyu bir bölge olarak görülür. Güneş Patlamaları ise Güneş yüzeyinde geçici enerji boşalmalarıdır. Güneş Sistemi’ndeki en şiddetli patlamalar olan Güneş Patlamaları’nın ilk kaynağını çok güçlü manyetik alanların parçalanmaları ve yeniden birleşmeleri oluşturur. İyonosfer katmanı bildiğiniz gibi iyonize olmuş gazlardan oluşmakta olup radyo dalgaları ile iletişimde büyük rol oynamaktadır. Bu katmanın iyonize halindeki değişimler yansıttığı ve geçirdiği dalga boyu aralıklarını da değişken kılmakta, bu nedenle Güneş’in aktivitelerinin yakından takibi büyük önem taşımaktadır.
Güneş yüzeyindeki koyu renkli lekeler ve Güneş patlaması.
Güneş Fiziği Laboratuarında Kromosfer (Renk Küre) gözlemlerine 1949 yılında Zeiss prizmalı Spektroskop ile görsel olarak yapılan protüberans gözlemleri ile başlanmıştır. İlk fotografik Kromosfer gözlemi ise 15 Aralık 1964 günü gerçekleştirilmiştir. Aynı gözlemsel donanım ve yöntemle yürütülen Güneş Kromosferinin H alpha çizgisine (Hidrojenin ışıma spekturumundaki 3. enerji düzeyinden 2.enerji düzeyine geçişte bıraktığı iz) ilişkin gözlemleri zaman zaman teknik aksaklıklar nedeniyle kesintilere uğramasına karşın bugünlere değin sürdürülmüştür.
Araştırmacılar dürbünle Güneş lekelerini gözlüyorlar.
Astronomi Laboratuarı tarafından aynı zamanda Güneş’in ve Ay’ın doğuş-batış süreleri konusunda mahkemelerde bilirkişilik görevi de yapıyor. Bunların yanında dini günlerin belirlenmesi ve Ay takvimin hazırlanması çalışmalarını da yürütüyor.
Laboratuardaki çalışmalarda kullanılmak üzere gözlem kulesine çıkmadan görüntünün optik olarak bir oda içerisine düşürülmesi için kullanılan aynalı bir selosta ve Sodyum, Hidrojen alfa ve Kalsiyum filtreleri bulunuyor.
Aynalı selosta düzeneği; solda Kalsiyum filtresi, sağda Hidrojen alfa filtresi takılı.
1982 yılında Boğaziçi Üniversitesi’ne bağlanan Kandilli Rasathanesi Astronomi Labaratuarı’nda, içerisinde iki optik görevlisinin de bulunduğu toplam 8 kişi görev yapıyor.
Astronomi’nin ülkemizde geleceği konusunda daha çok yol almamız gerektiğini belirtiyor Prof. Dr. Atilla Özgüç . “Astronomi’de elimizdeki imkanları en iyi şekilde değerlendiriyoruz fakat büyük teleskoplara erişemiyoruz. Uydu verilerini işleyecek bilgi birikimi de ülkemizde yeterli değil” diyor.
2009 Astronomi Yılı içerisinde yapılacak etkinlikler konusunda ise her Çarşamba günü önceden randevu almak koşuluyla ilk öğretim ve liselerin rasthane ziyaretlerine açık olduklarını belirtiyorlar. Rasathane bünyesinde halka yönelik yapılan çalışmalar için doğrudan bir personel olmadığından büyük etkinlikler yapamadıklarını, ancak çalışma zamanlarından ayırarak bu faaliyetlerle ilgilenebildiklerini sözlerine ekliyorlar. 2009 yılı için bir diğer planlanan önemli olay ise yapımı tamamlanmak üzere olan eski astronomi aletleri müzesinin açılışı olacak. Kampüs içerisinde olacak müze, halkın rasathaneye ve gözlem çalışmalarına ilgisini mutlaka arttıracaktır.
Günümüzde gerek uzaya gönderilen gerekse de şehirlerden uzakta en yüksek bölgelere kurulan gözlemevlerine kıyasla şehrin göbeğinde yer alan Kandilli Rasathanesi elindeki imkanlarla çalışmalarını sürdürüyor.
Rasathanede yapılan Güneş Fiziği çalışmaları hakkında rasathanenin internet sitesindeki “Yıldızımız Güneş” makalesini okumanızı tavsiye ederiz.