2000 yılına girerken yaşadığımız heyecanı hatırlıyorum. Yeni bir milenyumun getirdiği beklentiler ile geleceğe yeni umutlarla bakıyorduk. Bu heyecanın üzerinden tam 10 yıl geçti. O zamanlar düşündüklerinizin ne kadarı gerçekleşti bilemiyorum ama her alanda bir çok yenilik hayatımıza girdi. Uzay çalışmaları konusunda da son yıllara baktığımızda, önemli adımların atıldığını görüyoruz. Sizler için, uzay ve astronomi alanında son 10 yılda gerçekleşen en önemli 10 olayı belirledik. Aralarından en önemlisini seçmeyi yine size bıraktık.
1. BİR UZAY İSTASYONUN SONU: MIR
Rus Uzay İstasyonu MIR’in yapımına 1986 yılında başlandı ve 1996 yılına kadar devam etti. İnsanların uzayda uzun süre yaşamasına ve deneyler yapmasına olanak sağlayan MIR, Rus kozmonotların yanında Amerikan astronotlara da ev sahipliği yaptı. Ne var ki 2000’li yıllara gelindiğinde istasyon, kullanılmayacak kadar güvensiz bir haldeydi. Yaşanan yangın istasyona önemli zararlar vermişti. Bunun yanısıra enerji problemleri yaşanmaktaydı. Projenin daha fazla devam edemeyeceğine karar verildi ve 23 Mart 2001’de yörüngeden çıkartılarak Dünya atmosferinde yanması sağlandı. Eş zamanlı olarak yürütülen ve 1998 yılında yörüngede inşaatına başlanan Uluslararası Uzay İstasyonu ise geçen 10 yılda, eklenen yeni modülleri sayesinde Dünya’dan çıplak gözle görülebilen ve aynı anda 6 mürettabatın yaşayabileceği bir uzay araştırma labratuvarı haline geldi. 2011 yılında son şeklini alacak olan istasyonun 2015 yılına kadar çalışmalarını sürdürmesi planlanıyor.
2. EROS İLE BULUŞMA VE DERİN ÇARPIŞMA
Dünya’ya yakın geçişlerde bulunan asteroid ve kuyruklu yıldız gibi gök cisimleri hakkında daha fazla bilgiler elde edildi. Önemli gelişmelerden ilki, Shoemaker uzay aracının Dünya’ya yakın bir asteroid olan Eros’a 12 Şubat 2001’de yumuşak bir iniş yapmasıydı. Shoemaker, gerek Eros’a yakın geçişi sırasında, gerekse iniş yaptıktan sonra önemli bilgiler topladı. Diğer bir önemli gelişme ise, bir kuyruklu yıldızın vurulmasıydı. Kuyruklu yıldızların, özellikle çekirdeği ve içeriği hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak amacıyla 9P/Tempel adlı kuyruklu yıldız, 4 Temmuz 2005’de vurularak parçalandı. Darbenin oluşturduğu kraterin fotoğrafları, kuyruklu yıldızların çekirdeklerinin kabül edilenden daha fazla toz ve daha az buz olduğunu gösterdi.
3. COLUMBIA FACİASI
Kuşkusuz insanlı uzay yolculukları oldukça fazla risk taşıyor. Yeni milenyumun en trajik ilk kazası “Columbia Faciası” olarak tarihe geçti. İlk seferine 12 Nisan 1981’de STS-1 göreviyle başlayan Columbia Uzay Mekiği, 28. görevinden dönüşü sırasında, Dünya atmosferine girdikten kısa bir süre sonra parçalandı. Mekikte bulunan yedi mürettebat hayatlarını kaybetti. 1 Şubat 2003’de yaşanan bu ölümcül kaza nedeniyle yeni mekik uçuşları iki yıl boyunca sekteye uğradı.
4. GALILEO GÖREVİNİ TAMAMLADI, CASSINI-HUYGENS İLE YOLCULUK DEVAM EDİYOR
Jüpiter ve uydularını incelemek üzere NASA tarafından gönderilen insansız uzay aracı Galileo, 14 yıl süren görevini 21 Eylül 2003’te Jüpiter’e çarparak tamamladı. Geçen süre boyunca 4,6 milyar km yol kat eden Galileo, Jüpiter ve dört uydusu hakkında önemli bilgileri Dünya’ya ulaştırdı. Jüpiter’in ötesine geçip, Satürn ve doğal uydularını incelemek üzere 1997 yılında fırlatılan Cassini–Huygens uzay aracı ise çalışmalarına devam ediyor. NASA, ESA ve ASI (Italian Space Agency) tarafından ortak olarak yürütülen projede Cassini–Huygens, çok sayıda Satürn, Titan ve Enceladus geçişi gerçekleştirdi. 25 Aralık 2004’te Huygens sondası, Cassini uzay aracından ayrıldı ve hedefi Titan’a doğru hareket etti. 14 Ocak 2005’te Titan atmosferine girdi ve yüzeye sağlıklı bir şekilde inmesi için tasarlanmamasına rağmen 90 dakika boyunca veri göndermeye devam etti. Cassini ise yolculuğuna ve elde ettiği verileri göndermeye devam ediyor.
5. ROBOTLAR MARS’I KEŞFEDİYOR
Geçen 10 yılda Mars’a insanlı yolculuk gerçekleşmedi ancak, gönderilen yüzey araçları ile Mars’ı keşfetmeye devam ediyoruz. 1976 yılında insansız uzay aracı Viking 1 Mars yüzeyine başarılı bir iniş gerçekleştirmiş ve ilk yüzey fotoğraflarını Dünya’ya ulaştırmıştı. Ardından, 1976 yılında Viking 2, 1997’de Mars Pathfinder Mars’a inmeyi başardı. Çok sayıda fotoğraf ve yüzey bulgularını Dünya’ya ulaştırdı. 2000’li yıllara gelindiğinde ise, Mars yüzeyine ilk başarılı inişi Spirit uzay aracı gerçekleştirdi. 3 Ocak 2004’de yüzeye iniş yapan Spirit, Dünya’ya, Mars’ın ilk renkli yüzey fotoğraflarını gönderdi. NASA’nın aynı görev dahilinde gönderdiği diğer yüzey aracı Opportunity, Spirit’in hemen ardından, 25 Ocak 2004’de Mars yüzeyine iniş yaptı. Zaman zaman teknik ve fiziksel şartlar nedeniyle kesintiler olsada her iki araçta çalışmalarını sürdürüyor. 25 Mayıs 2008’de Mars yüzeyindeki araçlara bir başka araç daha ekledi: Phoenix. Yüzeye inişini herkesin televizyondan canlı olarak izlediği Phoenix, öyle bir fotoğrafı Dünya’ya ulaştırdı ki Mars’taki buzun kanıtı oldu.
6. AY’A DÖNMEK İÇİN ARTIK DAHA ÇOK SEBEBİMİZ VAR: AY’DA SU İZİ
Dünya’nın tek doğal uydusu olan Ay, her zaman yeni keşifler için hedef olmuştur. 2000’li yıllarda da araştırmacılar bu konudaki heyecanlarını kaybetmiş değiller. 14 Ocak 2004’te Amerika, 2020 yılında Ay’a yeniden insanlı araç yollayacağını açıkladı. Benzer şekilde Çin’de 2020 yılında Ay’a insan yollamayı planlıyor. Bu yolda ilk adımı 24 Ekim 2007’de gönderdikleri Chang’e-1 adlı uzay aracı ile attılar. Japon Uzay Ajansı’da Ay konsundaki çalışmalarını sürdürüyor. SELENE adlı Japon uzay aracı, bu proje dahilinde, 14 Eylül 2007’de fırlatıldı. 2008 yılında Ay projelerine Hindistan’da katıldı ve Chandrayaan-1 uzay aracını 22 Ekim 2008’de fırlattı. Ülkelerin dışında özel kurum ve derneklerde Ay projelerini destekliyor. Bunlardan biri de, “X Prize Foundation” tarafından organize edilen ve Google sponsorluğunda gerçekleştirilen “Google Lunar X Prize” adlı yarışma. 20 milyon dolar ödüllü yarışma 13 Eylül 2007’de duyruldu. Yarışma, bir uzay aracının Ay’a gönderilmesini, aracın başarılı bir şekilde iniş yapıp yüzeyde ilerlemesini ve fotoğrafları Dünya’ya ulaştırmasını kapsıyor. Şu anda yaklaşık 20’den fazla takım projelerini geliştirmekte. “Ay’a Dönüş” yolundaki belkide en önemli adım ise bu yıl atıldı. Üç uzay aracından elde edilen bilgiler doğrultusunda NASA bilim adamları, Ay’ın kutup bölgelerinde su molekülü bulunduğunu açıkladı. Ardından, Lunar Crater Observation and Sensing Satellite (LCROSS), 9 Ekim’de Ay’ı vurarak ortaya çıkan toz bulutunu inceledi ve öncesinde yapılan çalışmaları bir kez daha doğruladı. Ay’da su bulunması, Ay yürüşünden 40 yıl sonra, Ay’a ilişkin ikinci en büyük buluş olarak görülüyor.
7. YENİ GEZEGENLERİN KEŞFİ
Yeni Dünya arayaşımız 2000’li yılların başında da devam etti. Gerek yerdeki gerekse uzaydaki teleskopların yardımıyla son 10 yılda, Güneş Sistemi dışında, 350’den fazla gezegen keşfedildi. Gözlemlere Haziran 2003’de MOST (Microvariability & Oscillations of STars), Ağustos 2003’de Spitzer Uzay Teleskobu, Ocak 2005’de EPOCh (Extrasolar Planet Observations and Characterization), Aralık 2006’da CoRoT (COnvection ROtation and planetary Transits) ve son olarak Mart 2009’da Kepler Uzay Teleskobu katıldı. “Yalnız mıyız?” sorusuna henüz bir cevap bulunamasa da bu konuda atılan ve atılacak olan adımlar tüm insanlığı heyecanlandırmaya devam ediyor.
8. WMAP VE SWIFT
Evrenin oluşumunu ve yapısını anlamak için daha uzaklara farklı gözlerle bakmaya devam ediyoruz. Geçen 10 yılda, çeşitli dalga boylarında gözlem yapmak üzere, 40’a yakın yeni uzay teleskobu göreve başladı. NASA’ya ait Wilkinson Microwave Anisotropy (WMAP) sondası da bunlardan biri. WMAP, kozmolojik modellere kanıtlar aramak ve konuyla ilgili bazı sabitlerin yeniden hesaplanması amacıyla 30 Haziran 2001 tarihinde fırlatıldı. Çalışmaya başlamasından kısa bir süre sonra, 11 Şubat 2003’de, evrenin yeniden hesaplanan yaşı, kompozisyonu ve mikrodalga ışınım haritası yayınlandı. Bulunan değerler ve harita, zamanla iyileştirildi ve geliştirildi. Beşinci yılın sonunda elde edilen verilerle evrenin yaşının 13,73 milyar yıl olduğu açıklandı. Son 10 yılda çalışmalarına başlayan bir diğer uzay teleskobu ise 20 Kasım 2004’te fırlatıldı. SWIFT uzay teleskobu, evrendeki yüksek enerjili patlamaları gözlemleyerek, bu patlamaların nedenlerine ilişkin soruları cevaplamaya çalışıyor. 23 Nisan 2009’da SWIFT tarafından keşfedilen gama ışın patlaması GRB 090423, gözlenen en uzak cisim rekorunu şu anda elinde tutuyor.
9. DEV PARÇACIK HIZLANDIRICI (LHC)
Uzayın sırlarını keşfetmek için gözlem ve uzay yolculuklarının dışında benzer ortamların Dünya’da yaratılmaya çalışılması ayrı bir çalışma yöntemi. Bu denemelerin en büyüğü LHC (Large Hadron Collider – Büyük Hadron Çarpıştırıcı) için, İsviçre sınırında 26 km’lik dev bir parçacık hızlandırıcı düzeneği hazırlandı. Buna göre proton tanecikleri, dairesel bir hızlandırıcı içinde hareket ettiriliyor. Ardından, ışık hızına yakın bir hıza ulaşan tanecikler merkezde çarpıştırılıyor. Dünya’nın en büyük ve en yüksek enerjiye sahip parçacık hızlandırıcısının bu deneyi, 10 Eylül 2008’de başladı. Ancak meydana gelen arıza nedeniyle bir yıl boyunca deneye devam edilemedi. 20 Kasım 2009’da yeniden faaliyete geçen hızlandırıcı, 23 Kasım’da ilk proton-proton çarpışmasını kaydetti. Ortaya çıkan ilk bulgular da Aralık ayı içinde yayınlandı. Dev parçacık hızlandırıcı önümüzdeki yıllarda da çalışmalarına devam edecek.
10. 2009 DÜNYA ASTRONOMİ YILI
Uluslararası Astronomi Birliği (IAU), 2009 yılını, Galileo Galilei’nin teleskopla yaptığı ilk gökyüzü gözleminin 400. yıldönümü olması sebebiyle Dünya Astronomi Yılı ilan etti. UNESCO bu çağrıya ortak oldu ve Birleşmiş Milletler, 2009 senesini Dünya Astronomi Yılı olarak kabul etti. Global ve özel projeler çerçevesinde çeşitli gözlem etkinlikleri, toplantılar, sergiler, yarışmalar ve eğitim programları düzenlendi. Bu sayede milyonlarca insan gökyüzünü, kendi gözleriyle, bir kez daha keşfetmiş oldu.
5 yorum
her ne kadar kimse benimle aynı fikirde olmasada;enazında şuanki oylama onu gösteriyor.eğer biz gerçekte uzayda daha büyük keşifler istiyorsak ve kalıcı olmak istiyorsak kesinlikle ama kesinlikle ayda üs veya üsler kurmalıyız.benim için ben büyük olay uydumuzda suyun bulunmasıdır…
10 a kadar yapılan ve keşfedilen herşeyin astronomiye katkısının büyüklüğü tartışılamaz ölçüde olduğunu düşünüyorum.. 10. başlık çok farklı ve başka bir güzel… sizce uzay ve astronomiyi sevmek sevdirmek,insanları eğitime yöneltmek,keşfetmeyi aşılamak 9 başlığında ortaya çıkmasının sebebi değilmi ? 🙂
Ben WMAP’i seçiyorum! Kozmoloji’yi spekulatif bir bilim olmaktan çıkarıp detaylı hesaplamaların ve incelemelerin gerçekleştirilebileceği, gözlemsel tekniklerin uygulanabileceği bir alan haline getirmesi bence çok önemli bir katkı. Kozmolojinin de insanlığın tüm tarihi boyunca kafasını kurcalamış olan evren’in kökeni, yaşı vb… gibi “zor” soruların peşinde olduğunu düşünürsek, elde edeceğimiz cevapların da inanılmaz derecede önemli olduğu çok açık…
Aslında bu gelişmeler herkesin uğraşına yada ne biliyim zevkine göre değişiyor.Çünkü kozmoloji,astrofizik ve gözlemsel astronomi gibi dallara ayrılıyor astronomi.Nerdeyse hepsinde gelişme yaşanmış.Örneğin ben gözlemsel astronomiyle daha çok ilgilendiğim için o yönde bi seçim yaptım.Şüphesiz burdaki tüm gelişmeler önemli ama yeni gezegenlerin keşfi,”evrende yalnız mıyız ?” sorusuna belkide cevap vericek bir gelişme.Ayda suyun bulunmasıda büyük bir olaydı,ilk duyduğumda inanmakta zorlanmıştım.Kim düşünebilirdi ki bu kadar ölü gibi duran bi uyduda suyun keşfi.Ama beni asıl heyecanlandıran yeni dünyaların keşfi oluyor.Her gün astronomi haberlerine ve astronomi sitelerindeki gezegen sayaçlarına bakarım :)Bu hızla gelişen ve ilerleyen bir gelişme..
Gerek dünya yüzeyindeki çalışmalar gerekse uzaydaki dev gözlerimiz bize çok bilgi vermekteler. Sayılanlar ve dereceye giremeyen diğer veri kaynaklarının önemi bir tarafa bunları değerlendirecek bilim insanları ve düşünürler daha önemli diye düşünmekteyim. Bu konuda önümüzdeki günlerde Türkiye ve dünyada olmak üzere değerli akademisyenlerin tanıtılmasını rica ederim. Çünkü aşçılar olmadan mutfaktaki yemeğin değeri olmuyor. Biz amatör astronomlar da onların en sadık çıraklarıyız…