Ortaokul ve lise yıllarımda, Bilim ve Teknik dışında popüler dille hazırlanmış hatırı sayılır bir dergi yoktu. Gökbilimine hevesli bir çocuk olarak, dergiyi alır almaz baktığım ilk sayfa “Gökyüzü Köşesi” olurdu. Uzayla ilgili yazıları ve Gökyüzü Köşesi’ni bir solukta okurdum. Şimdi, bu köşenin yazarıyla röportaj yapmak benim için gerçekten bir onur. O zamanlar birisi bana, Alp Akoğlu ile röportaj yapıp bunu da yayınlayacaksın dese, buna kesinlikle inanmazdım.
Alp Bey’in sorularımıza verdiği içten cevaplarda, ben bir amatör gökbilimci olarak kendimden çok şey buldum; eminim ki siz de bulacaksınız.
Gökbilimle ilgilenmeye ilk ne zaman ve nasıl başladınız?
Gökbilime ilgim çocukluğuma dayanıyor. 80’li yıllarda birçok evde olduğu gibi bizim evde de Bilim ve Teknik dergisi düzenli olarak alınırdı. Başlarda babam alırdı. Sonraları, kendim takip etmeye başladım ve lisedeyken bir sonraki dergiyi zor bekler haldeydim. Gökbilime olan ilgimin de Bilim ve Teknik sayesinde ortaya çıktığını söyleyebilirim. Ama o zamanlar dergide ve bulabildiğim az sayıda başka kaynaklardaki yazıları okumak dışında fazla bir seçeneğim yoktu.
Beni gökyüzüne bağlayan önemli şeylerden biri de yine 15-16 yaşlarında elime geçen bir gökyüzü haritasıydı. Bu harita National Geographic dergisinin 70’li yıllarda ek olarak verdiği ama benim elime 80’lerin ortalarında geçen poster şeklindeki bir gökyüzü haritasıydı. Her akşam evimizin önüne çıkar, bu haritada işaretli takımyıldızları gökyüzünde bulmaya çalışırdım. O zamanlar elimde gökyüzü gözlemciliğine yönelik yayınlar ve yardımcı olacak kimse olmadığı için gökyüzündeki yıldızları haritadaki şekillere benzetmenin hiç de kolay olmadığını hatırlıyorum.
ODTÜ Fizik Bölümü’ne girdiğimde daha derslere bile girmeye başlamadan Amatör Astronomi Topluluğu’nun (ODTÜ-AAT) kapısını çaldım. Bundan sonra, üniversitedeki zamanımın büyük bölümünü buraya ayırdım. Topluluk benim ilk adresim gibi olmuştu. Yıllardır eksikliğini hissettiğim, bu ilgiyi paylaşabileceğim insanları sonunda bulmuştum. Üniversitede olduğum sürece birlikte çok güzel etkinlikler yaptık. Daha seyrek olsa da bu hala devam ediyor.
Bilim ve Teknik Dergisi’ndeki “Gökyüzü Köşesi”ni ne zamandır beri hazırlıyorsunuz? Dergiye giriş sürecinizden bahsedebilir misiniz?
1996’dan önce Gökyüzü köşesini yine bir ODTÜ-AAT üyesi olan Alper Ateş hazırlıyordu. Alper işi bıraktıktan sonra bu sayfayı birkaç ay bizim topluluk danışmanımız olan ODTÜ Fizik Bölümü öğretim üyesi Murat Alev hazırladı. Murat Alev derginin o zamanki yazı işleri müdürü olan Zafer Karaca’nın gökyüzü köşesini hazırlayacak ve gökbilimle ilgili yazılar yazacak birini aradığını söyledi. Ben de toplulukta edindiğim deneyimle bunu yapabileceğimi düşünerek Zafer Karaca’yla görüşmeye gittim. (Zafer Karaca’yla daha önce, 1994 yılında Alper Ateş’le birlikte Shoemaker-Levy 9 Kuyrukluyıldızı’nın Jüpiter’e çarpışını izlediğimiz bir gözlem sırasında tanışmıştık.) İşte bu şekilde beni gökyüzüyle, gökbilimle tanıştıran derginin bir parçası haline geldim ben de.
Gökbilimle ilgili bir eğitim aldınız mı?
ODTÜ’de Fizik Bölümü’nü bitirdim. Oradaki öğrenimim sırasında lisans düzeyinde verilen astronomi ve astrofizikle ilgili dersleri aldım. Ayrıca, bitirme projesi olarak da gözlemsel astronomiye yönelik bir proje yaptım. Bütün bir kışı büyük kısmı tek başıma olmak üzere ODTÜ Gözlemevi’nde geçirerek değişen yıldız gözlemleri yaptım. ODTÜ’de gözlemsel astronomiyle ilgili pek çalışma yapılmadığı için, o sırada bu konuda bulabildiğim hemen her yayını okuduğumu hatırlıyorum. O sırada Fizik Bölümü’nün sahip olduğu bir fotometre ve bir de “chart recorder” dediğimiz, fotometreden gelen sinyali kağıdın üzerine basan bir grafik çiziciyle çalıştım.
Buraya kaydedilen verilerin indirgenmesi de oldukça zahmetli; ama benim gibi meraklısı için bir o kadar eğlenceli bir işti. Dolayısıyla aldığım temel fizik ve astronomi eğitiminden çok, kendi kendimi geliştirdim diyebilirim. ODTÜ-AAT’nin bunda çok büyük katkısı oldu.
Ne kadar sıklıkta gözlem yapıyorsunuz? Kullandığınız ekipmanlar hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Üniversitedeyken çok sık gözleme çıkardık. Neredeyse her gün ya da birkaç günde bir. Ancak yaptığınız iş ne olursa çalışma hayatına başlayınca durum değişiyor. Birlikte gözlem yaptığınız insanlarla daha az sıklıkta bir araya gelebiliyorsunuz. Özellikle gece boyunca sürecek bir gözleme çıkacaksanız bunu Ay’ın gökyüzünde olmadığı bir hafta sonuna denk getirmeye çalışıyorsunuz. Hava açık kapalı vs. derken ayda birden sık olamıyor zaten böyle gözlemler.
Ekipmana gelirsek, büyük teleskoplarla gözlem yapmak herkesi olduğu gibi beni de etkilese de, şu anda sahip olduğumdan daha büyük bir teleskopa pek gereksinim duymadım. Bu teleskop 90 mm ayna çaplı Meade ETX-90. Üstelik gökcisimlerini otomatik olarak bulabilen elektronik kumandalı “GoTo” özelliği de yok. Bunun yerine basit bir ekvatoryal kundak kullanıyorum. Bunu özellikle tercih ettim; çünkü bence amatör gökbilimciliğin en eğlenceli yanı bir gökcismini elinizde haritayla yola çıkarak kendi çabanızla bulmak. Bir gökcismini bir saate yakın süreyle arayıp bulamadığımı hatırlıyorum. Ama dediğim gibi, bu da işin tuzu biberi oluyor.
Yukarıda sözünü ettiğim “GoTo” özelliğine sahip modern teleskopların da iyi yanları var elbette. Öncelikle kutup ayarı vs. ile çok az uğraşarak hemen gözleme başlayabiliyorsunuz. Eğer bir gecede çok sayıda gökcismine bakmak istiyorsanız, gökcisimlerini gökyüzünde arayarak zaman kaybetmiyorsunuz. Teleskop, ne istiyorsanız birkaç saniye içinde size gösteriyor. Bu tür teleskoplar özellikle gözlem şenlikleri gibi kalabalık gruplara gözlem yaptırırken çok yardımcı oluyor.
Küçük bir teleskopun en önemli özelliği bir çantanın içinde istediğim yere götürebiliyor olmam. Ayrıca “astro” modeli olmadığı için, normal bir üçayağın üzerinde takarak kuş gözlemlerinde de kullanabiliyorum.
Elbette, küçük bir teleskopla bakmaya alıştığınız bir gökcismine büyük bir teleskopla bakmak çok etkileyici oluyor. Taşınabilirlik, gözlem sıklığı vs. gibi etkenleri düşündüğümde, daha büyük bir teleskopa bireysel olarak fazla ihtiyaç duymadığımı düşünüyorum.
Gözlemlemekten en çok zevk aldığınız üç gökcismini veya gök olayını sayar mısınız?
Güneş tutulmaları, Ay ve gezegen yakınlaşmaları ile göktaşı yağmurları beni en çok etkileyen gök olayları. Bunun yanı sıra, Uluslararası Uzay İstasyonu, uzay mekiği ve iridyum parlamaları gibi yapay uydu geçişlerini de kaçırmamaya çalışırım. Bunlar, çıplak gözle yapılabilecek gözlemler.
Teleskopla gözlemekten en çok zevk aldığım gökcisimlerini düşününce, şu anda aklıma gelen ilk üç cisim Satürn, Jüpiter ve M13 Herkül Küresel Yıldız Kümesi. Bu gökcisimlerine ne kadar büyük çaplı bir teleskopla bakarsanız o kadar etkileyici görünüyorlar.
Sizce gökbilim pahalı bir uğraş mı? Her amatörün illa bir teleskobu olması gerekli midir?
Bu sizin ne yapmak istediğinize ve elbette alım gücünüze bağlı. Neredeyse tamamen masrafsız olabileceği gibi, çok masraflı da olabilir. Çıplak gözle o kadar çok şey yapabilirsiniz ki, anlatmakla bitmez. Yakınlaşmalardan değişen yıldız gözlemlerine kadar pek çok şey… Eğer bunlar sizin ilgi alanınıza giriyorsa bir teleskopa gereksinim duymayabilirsiniz.
Bir teleskopla gökyüzünün derinliklerine dalarsınız. Teleskop ne kadar büyükse o kadar uzağa götürür sizi. Yakındaki gökcisimlerini de bir o kadar ayrıntılı gösterir. Dolayısıyla sadece bu güzelliği görmek için bile herkes bir teleskopa sahip olmak ister. Ayrıca Güneş Sistemi dışı gezegen arama gibi amatörler için ileri düzey sayılabilecek bazı gözlemler için teleskop bir zorunluluktur. Bu tür çalışmalar yapmak istiyorsanız teleskop ve ona bağlayacağınız görüntüleme aygıtlarını vs. almak durumundasınız.
Amatör topluluklar burada devreye giriyor aslında. Topluluklar üyelerine paylaşabilecekleri bir ya da birkaç teleskop sağlayabiliyor. Gözlemleri bireysel olarak yapmaktansa paylaşarak yapmak daha eğlenceli ve eğitici oluyor aynı zamanda.
Dolayısıyla her amatörün bir teleskopu olması gerekmez. Benim önerim, maddi durumunuz teleskop almaya uygun olsa bile acele etmemeniz. Çünkü gökyüzünü tanıdıkça bir teleskopa gerek duyup duymayacağınızı, duyuyorsanız da nasıl bir teleskop almanız gerektiğini anlarsınız.
Türkiye’de gökbilim alanında amatör ve profesyonellerin durumunu diğer ülkelerle karşılaştırdığınızda nasıl bir sonuca varabilirsiniz? Ülkemizdeki amatörlerin ve profesyonellerin sayısı ve niteliği yeterli düzeyde mi yoksa daha alınacak çok yolumuz mu var?
Amatör gökbilimcilik, özellikle ABD ve öteki gelişmiş ülkelerde oldukça ilerlemiş durumda. Elbette, refah düzeyi ve eğitim durumu amatör gökbilimciliğin gelişimini de etkiliyor. Bu ülkelerde insanlar genç yaşlardan başlayarak amatör gökbilimciliğe özendiriliyorlar. Bu alanda çok sayıda etkinlik ve yayın yapılıyor.
Amatör gökbilimcilik ülkemizde büyük bir gelişim içinde. Alınacak çok yolumuz var ama, bu yolda da çok hızlı bir şekilde ilerliyoruz. Ülkemizde profesyonel gökbilimciler amatörlerin çalışmalarına büyük destek veriyor. Bu, başka bilim dallarında pek rastlanmayan bir durum. Yine bazı kurumlar amatör gökbilimciliğe özendirici çalışmalar düzenliyor. Birçok üniversitede, ortaöğretim hatta ilköğretim kurumunda kulüpler kurulmuş durumda. Bunların sayısı da giderek artıyor. Ulusal Gökyüzü Gözlem Şenliği gibi etkinlikler, gençleri amatör gökbilimciliğe ve genel olarak gökbilime özendiriyor. Bu da dolaylı da olsa üniversitelerin astronomi ve uzay bilimleri bölümlerine giren gençlerin daha bilinçli tercihlerle buraya gelmelerini sağlıyor. Dolayısıyla şimdiki çabalarımızın geleceğin profesyonel çalışmalarını da etkileyeceğini düşünebiliriz.
Gelenekselleşen TÜBİTAK Ulusal Gökyüzü Gözlem Şenliği’nde bu sene ilk defa farklı bir uygulamaya gittiniz: Etkinliği “Yeni Başlayanlar” ve “Amatör Gökbilimciler” olmak üzere ikiye ayırdınız. Böyle bir değişiklik yapmanızın nedeni ne idi? Sizce bu uygulama yararlı oldu mu? Katılımcılardan aldığınız eleştirileri ve izlenimleri bizimle paylaşır mısınız?*
1998 yılında bu işe başlarken, önce amatörleri bir araya getiren bir etkinlik düzenlemeyi düşündük. Ancak, henüz buna hazır değildik. Önce amatör gökbilimci yetiştirmeliydik. Şenlikler bu nedenle daha çok başlangıç düzeyindeki etkinliklerden oluşuyordu.
Geçtiğimiz 10 yıl içinde içeriği giderek zenginleştirdik. Hem yeni başlayanlar, hem de her düzeyden amatörün katıldığı bir etkinlik haline geldi. 10 yılı tamamladıktan sonra artık amatörlere ayrı bir şenlik düzenlememiz gerektiğini düşündük; artık buna hazırdı ortam. Nitekim şenlik sırasında da anladık ki çok doğru bir karar vermişiz. Yeni başlayanlara temel bilgileri verirken, deneyimli amatörlere çeşitli düzeylerde hem eğitici hem de eğlenceli etkinlikler, yarışmalar düzenledik.
Amatör gökbilimcilere yönelik şenlikte geceleri gökyüzünü tanıtmaya yönelik gözlemleri sınırlayarak birtakım etkinlikler vardı: Değişen yıldız gözlemleri, akanyıldız gözlemleri, gökyüzü fotoğrafçılığı atölyesi, teleskop yapım atölyesi gibi. Teleskop yapım atölyesini şenliklerde son birkaç yıldır düzenliyoruz. Teleskop aynasının aşındırılmasından kaplanmasına kadar tüm aşamaları katılımcılar kendileri yapıyor. Daha sonra bu aynalar yine orada montajı yapılan bir teleskop gövdesinin içine yerleştiriliyor ve sonuçta bir teleskop ortaya çıkıyor.
Yine amatör gökbilimcilere yönelik şenlikte bir de yarışma düzenledik. “Gökyüzü maratonu” adını verdiğimiz bu yarışma deneyime yani gökyüzünü tanıma ve teleskop kullanma becerisine dayanıyordu. Ön elemelerde isteyen her katılımcı teleskopla bir gökcismini bulma deneyimi yaşadı. Ön elemeyi geçenlerse belli sayıda gökcismini bulmayı gerektiren ve zamana karşı yapılan maratona katıldılar.
Şenliğin bu şekilde iki farklı kategoride düzenlenmiş olması katılımcılarca çok olumlu karşılandı. Çünkü grupların deneyimine ve gereksinimlerine göre planlanan etkinlikler hazırladık.
Aslında şenliği iki değil üç kategoride düzenlediğimizi söyleyebiliriz. Şenliğin bir uzantısı olarak, Yeni Başlayanlar ve “Amatör Gökbilimciler” etkinliğinin arasında, iki gece Antalya kent merkezinde halka açık gözlemler düzenledik ve yüzlerce kişiye teleskoplarla gökyüzü gözlemleri yaptırdık.
Etkinliklerin bu şekilde düzenlenmesi katılımcılar tarafından çok olumlu karşılandı. Elbette, bütün etkinlikler herkesin düzeyine hitap etmeyebilir, ama bu şenlikte bu konuda pek bir şikayet almadık.
Sizce insanları gökbilime çeken şey nedir? Biliyorsunuz, Dünya’da gökbilimden başka hiçbir bilim dalının bu kadar çok amatör meraklısı yok. Bu konu hakkındaki yorumlarınızı merak ediyorum.
Gökyüzü insanların her zaman ilgisini çekmiş. Bir zamanlar yeryüzündeki kıtaların tamamı keşfedilmediğinde duyulan bilinmeyeni keşfetme arzusuna benzer bir şey olsa gerek. Ayrıca, insanoğlu kökenini de keşfetme arzusu taşıyor. Bu gün biliyoruz ki vücudumuzdaki atomlar bir zamanlar bir yıldızın içinde oluşmuş. Bundan daha heyecan verici bir şey olabilir mi? Günümüzde, gökyüzünün ve gökcisimlerinin gizemi büyük ölçüde çözülmüş durumda. Ancak daha keşfedilecek çok şey var.
Doğanın bir parçası olan gökyüzü içinde yaşadığımız bir laboratuvar ve herkese açık. Gökyüzüne bakmak, bilimsel araştırmalar yapmak yalnızca bilim insanlarının tekelinde olan bir şey değil. İsteyen bu laboratuvarda çalışmakta özgür.
Özellikle son yıllarda bilim insanlarının amatörlerle birlikte çalışma isteği de bu ilginin artmasında önemli rol oynuyor. Amatör gökbilimciler, Güneş Sistemi dışı gezegen araştırmalarına kadar bir çok alanda profesyonellerle birlikte çalışıyor.
Elbette, günümüzün amatör gökbilimcilerini gökyüzüne çeken en önemli etkenlerden biri de gökcisimlerinin etkileyici güzelliği. Bazı gözlemciler de yalnızca bunun için gökyüzüne bakıyor.
Gökbilimle amatör olarak ilgilenmeye yeni başlamış olan gökyüzü tutkunlarına, kendilerini bu alanda geliştirmeleri için neler önerebilirsiniz?
Çok sıradan bir yanıt olacak belki ama; bol bol okumalarını öneriyorum. Günümüzde bilgiye ulaşmak çok kolay. Popüler bilim dergileri ve kitaplarının yanı sıra internette hemen hemen her türlü bilgiye ulaşılabilir. Amatör gökbilimcilere yönelik birçok yayın var. Bunları okuyarak her düzeyde bilgi edinmek, öğrenmek mümkün.
Amatör gökbilimciliğin gözlemsel yönü ağır bastığı için, bu konuda deneyim kazanmanın en iyi yoluysa bir gökbilim topluluğuna katılmak. Günümüzde birçok üniversitede astronomi topluluğu bulunuyor. Topluluklar genellikle yeni üyelerine yönelik birtakım eğitim programları uyguluyorlar. Toplulukların en iyi yönü de ekipmanın ve deneyimin paylaşılması. Böylece üyeler kendilerini geliştirebiliyorlar.
Toplulukların yanı sıra bu alandaki etkinliklerin sayısı da giderek artıyor. Bu etkinliklerde gökbilim ve gökyüzü gözlemciliğiyle ilgili temel bilgiler verildiği gibi, doğrudan uygulamalı çalışmalar da yapılıyor. Profesyonel gökbilimciler de bu etkinliklere destek veriyor. Ulusal Gökyüzü Gözlem Şenliği, bu etkinliklerden biri.
Görüşme talebimizi kabul edip, sorularımızı cevapladığı için Alp Akoğlu’na tekrar teşekkür ederiz.
*Röportaj, 12. Ulusal Gözlem Şenliği’nden önce yapılmıştır.
2 yorum
Bilim Teknik dergisinde en merak ettiğim köşelerden biri hep Alp Akoğlu’nunki olmuştur. Röportaj güzel olmuş, tebrikler.
ellerinize sağlık röportaj gerçekten çok güzel ve bilgilendirici olmuş.aklımdaki soruların büyük bir kısmı cevap buldu.böyle röporyajların devamı gelir inşallah.