Yazar: Arif Bayırlı

Yakından geçtiklerinde gökyüzünün en göz alıcı görüntülerini oluşturan, gaz, toz ve buz karışımı “kirli kartopu” benzeri yapıdaki kuyruklu yıldızlar en çok Güneş’in yakınından geçerken keşfediliyorlar. Bu konuda binin üzerinde keşifle yıllardır uzmanlaşmış olan SOHO uydusunun yanında STEREO uydularının da yaptığı gözlemlerle 2003 yılında gözlemlenmiş fakat izini kaybettirmiş bir kuyruklu yıldız tekrar gün yüzüne çıkarıldı.

Read More

Tübitak Ulusal Gözlemevi (TUG)’nin artık gelenekselleşen “Gök Olayları Yıllığı”nın 2009 sayısı yayınlandı. Her ay’a ait gezegen konum bilgileri, gökyüzü olayları ve gökyüzü haritalarının bulunduğu bu faydalı kaynakta 2009 yılına özel olarak Astronomi Yılı konusunda da üç yazı bulunuyor.

Read More

Aristotales’in belirttiği gibi durağan ve değişmez bir evrende yaşamadığımız görüşü 20.yy’da evren üzerine ortaya atılan teoriler ve yapılan gözlemlerle daha da güç kazanmıştı. Bunlar arasında Einstein da dahil herkesi en çok şaşırtan genişleyen bir evrende yaşıyor olduğumuz gerçeği olsa gerek. 1998 yılında bir grup astronomun Ia süpernovalar (yıldız patlaması kalıntıları) üzerine bulguları ise bu genişlemenin hızlanarak gerçekleştiğini gösterdiğinde yer yerinden oynadı denebilir. Bu genişlemeden sorumlu olarak da gizemli doğası hakkında fazla bir şey bilmediğimiz ve “karanlık” olarak nitelendirdiğimiz “karanlık enerji” ortaya atıldı. Geçtiğimiz günlerde ise astronomlar ilk defa karanlık enerjinin evrendeki en büyük yapılar olan dev galaksi kümeleri üzerindeki etkilerini…

Read More

Evrenin derin gizemlerini incelemeye hazırlanan İsviçre sınırındaki 26 km’lik LHC (Large Hadron Collider – Büyük Hadron Çarpıştırıcı) parçacık hızlandırıcısının çalışmaya başlamasının ardından, 19 Eylül’de CERN tarafından yapılan açıklama ile bir sorunla karşılaştığı duyurulmuştu. Hızlandırıcı tünelindeki bir kısa devre nedeniyle soğutucu sıvı olarak kullanılan helyum tünele sızmış, süperiletken mıknatısların hızlıca ısınmasına ve dolayısıyla ciddi hasara neden olmuştu. Sızıntı, kullanılan aletleri kaynak yerlerinden sökmüş ve büyük bir tamir operasyonuna gerek kılmıştı. Geçtiğimiz günlerde tünele müdehale edilip hasara göz atıldığında, hızlandırıcının en erken 2009 ilk baharında tekrar çalışmalara başlayabileceği duyuruldu. Sızan heliumun uyguladığı devasa basınç nedeniyle mıknatısları tutan dengeleyiciler (kırmızı kutular) mıknatıslardan ayrılmışlar.

Read More

NASA, Hubble Uzay Teleskobu’nun tamiri için yapılacak STS-125 görevinin tarihini 12 Mayıs 2009 olarak belirlendiğini duyurdu. Bu yıl Ekim ayında gerçekleştirilmesi planlanan görev, Hubble üzerinde veri idare ünitesindeki problem nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmişti. Bu tarihten beri mühendisler, uçuş için, bilimsel araçlar kontrol ve veri idare sisteminin yedek ünitesini hazırlıyorlar ve 2009 baharında NASA’nın Kennedy Uçuş Merkezine göndermeyi planlıyorlar.

Read More

Tycho Brahe’in 1572 yılında gözlediği ve o zamanlarda geçerli olan Aristoteles temelli, gökyüzünün değişmez, durağan yapısı olduğu inancını sarsan yıldız patlaması (süpernova) SN1572 üzerinde yapılan çalışmalar astronomlara yepyeni bilgiler sunuyor.

Read More

Kozmik kaynaklı elektron fazlalığı karanlık maddeye mi işaret ediyor? Antarktika’da yapılan ve NASA’nın desteklediği yüksek irtifa balon deneyinde (Advanced Thin Ionization Calorimeter – ATIC) kozmik mikrodalga fon ışınımından ayrı bir kaynaktan gelen yüksek enerjili elektronlar keşfedildi. Araştırmacılar bulguların uzun süredir aranan karanlık madde üzerine ışık tutacağını tahmin ediyorlar. Kozmolojide günümüzün en büyük problemlerinden biri olan ve evrendeki tüm maddenin %22’sini oluşturduğu bilinen karanlık madde, ismindeki karanlık sıfatını şu ana kadar açıklanamamasına borçlu. Dev galaksileri bir arada tutan ve normal madde (proton, elektron gibi bildiğimiz parçacıklardan oluşan) ile etkileşime girmeyen karanlık maddenin varlığı, kütle çekim alanı ile etkileşimi sonucu gözlenebiliyor. Mevcut…

Read More

NASA’nın Spitzer Uzay Teleskopu’nun yeni bulgularına göre, çevresi toz bulutlarıyla kaplı genç yıldızların etrafında oluşan şok dalgaları, gezegenlerin yapı taşlarını oluşturuyor. Spitzer, gezegen oluşumunun erken evrelerinde gözlediği yıldızların çevresinde kuvars benzeri kristaller bulduğunu açıkladı. Cristobalite and Tridymite olarak bilinen bu ince kristallerin daha önceden kuyruklu yıldızlarda, bazı meteorlarda ve Dünya yüzeyinde volkanik lavalarda bulunduğu biliniyordu. Bu mineralleri özel kılan ise, oluşumları için, anlık ısınma gerektiren şok dalgaları gibi etkilere ihtiyaç duymaları. Astronomlar, hızlanan jetlerde sonik patlamalara neden olan benzer şok dalgalarının, yıldızların çevresinde gezegen oluşumlarında da büyük etkisi olduğunu belirtiyorlar. Rochester Üniversitesi’nden William Forrest: “Bu gezegen oluşumlarını inceleyerek Dünya’nın 4.6…

Read More